19 Ekim 2012 Cuma

KÜRESEL BİRLİK GÜNÜ

Herkese duyuruyorum:

24 Ekim 2012 tarihinde Küresel Birlik Günü kutlanacak.
Siz de katılın....

İşte bilgilenme ve katılım adresi:

http://globalonenesssummit.com/


Gelin "BİR"lik olalım...

8 Ekim 2012 Pazartesi

Bayramiç Yeniköy'lü Balıkçı Mustafa'dan mesaj var.

Tohum bu ya, fikri bile bizleri birbirimize bağlamaya yetiyor.
Sadece gıdalarımızı, komşuluklarımızı, mekanlarımızı, tarlalarımızı değil, sohbetlerimizin ve dertlerimizin de içeriğinde tohumlar var. Ben de yaşadığım köyün arkasındaki dağı aşıverdim, dostum Mustafa Alper Ülgen'in (nam-ı diğer Balıkçı'nın) tohum ambarına düşüverdim! O ambar ki içinde neler neler var... Taa memleketin öbür ucundan gelmiş, tarihin ilk buğdayı Kavılca'yı mı istersiniz, yoksa Kazdağları'nın ücra köşelerinde kalmış çavdarı, arpası mı istersiniz, ya da Erzurum'un kızıl buğdayını mı dersiniz....

Ya sebzeler? Kapkara biberden tutun da ampul domatese kadar onlarca (belki de yüzlerce demem daha doğru olur) çeşit sebze süslüyor Mustafa'nın bahçesini, ambarını.

Hepsi birbirinden güzel.

Uzun sohbetler ettik, hayaller kurduk birlikte, elimizi oyalayacak işler de vardı.
Sonunda ben sordum, o da cevapladı... Soru tek, cevap tek!

Buyrun!

Tohumlar için yapıldı, yapılıyor!

Tohum gündemimiz çok kalabalık. gün geçmiyor ki tohumlara yönelik birşey yapılmıyor olsun!
Hah şöyle... Böyle olması gerekiyordu zaten.

Önce önümüzdeki etkinliğe bir bakalım. Herkes ajandasına not etsin ve orada bulunsun bence.
Biz Buğdaygiller olarak Genel Kurulu'muz sebebiyle orada bulunamıyoruz:

14 Ekim 2012 tarihinde Seferihisar (İzmir)'da Tohum Şenliği düzenleniyor. İşte Programı:

 

3 Ekim 2012 Çarşamba

Açıl Susam Açıl...



Ankara'dayım ya, meşhur simidinden almış ablam Yeşin bu sabah. Simitleri yedik, sonra da tabakta kalan susamları da işaret parmağımızla toparladık...

Susam bitkisini bilir misiniz? Bir kapsül içinde dizi dizi susamlar saklar içinde. O kadar mükemmel şekilde sıralanmıştır ki bu susamlar, hayran kalırsınız. Her bir susamın da tam ortasında dikine uzanan incecik bir çizgi de vardır. Sanki minik bir fermuar, içindeki yaşamın dışarı çıkmasını bir süreliğine engellemektedir de o susam tanesinin uygun bir zamanda, toprakta açılmasını bekler gibidir.

Çok sevdiğim bir insan, yürekli bir çiftçi Gürsel Tonbul'dan dinlemiştim susamın ekim zamanını nasıl anladıklarını köylülerin. Susam ekmeye hazırlanan bir çiftçi, Ay'ın uygun zamanında iken tarlaya gider, çıplak vaziyette toprağa oturur. Toprağın nemini, ısısını ancak en narin derinin olduğu yer tesbit edebilir de ondan olsa gerek! Oradan anlar ki toprak hazır, susam ekilebilir. Susam için çimlenme koşulları o kadar hassastır ki başka herhangi bir tohuma değil de susama yapılır bu ön inceleme işlemi.

Ve susamlar tarlaya ekilir ve büyümeye başlarlar. Neredeyse çok az bir emekle büyürler, bereketli susamlar en sonunda işte o kapsülün içinde dizilmeye başlarlar.

Hem kapsülün bir fermuarı, hem de her bir susam tohumunun bir fermuarı vardır ya, içleri binbir sürprizle doludur ve belki de bu yüzden Ali Baba, "açıl susam açıl!" der mağaranın girişinde.
Açıl ve etrafa saçıl!

Bizim yerli susamımız gibisi yok. Enfes tatlılar, çörekler yapılır susamdan, pişiler nazar değmesin diye susama batırılır, kavrulur tahin yapılır, çövenle karıştırılır helva yapılır.

Biz bir de Gomasio yapıyoruz susamdan. Gomasio, tam susam ve deniz tuzunun kavrulup birlikte ezilmesi ile yapılan, iştah açıcı ve enfes bir çeşni. Makrobiyotik beslenmenin yapıtaşı. Sağlıklı bir tuz kaynağı. İsmi Japonca'dan geliyor. Ben, tuzlu susam ezmesi diyorum.

Tarifini, lezzetini, yapılış şeklini ustam Victor'dan öğrenmiştim. Son on senedir soframızdan eksik olmadı. Hala da Victor'un o eski havanında, ağaç kovuğundan oyulmuş, havan eli bir mağaranın içindeki bir taştan yapılmış o eski havanda yapıyorum, dostlarla yiyoruz.

Susam, yerli susam olmalı, tam susam olmalı. Çarşıdan alacağınız susam beyazlatılmış, kabuğu alınmış halde ve aslında yağdan öte bir besleyiciliği yok. Kabuklu susam ise başta kalsiyum olmak üzere birçok mineral, vitamin ve protein kaynağı. Özellikle vejetaryen ve vegan beslenenler için vazgeçilmez bir gıda.

Piyasada satılan susamların bir çoğu Pakistan, Afganistan menşeili. Oysa ülkemizde mükemmel nefasette susamlar yetişiyor. Benim yaşadığım bölgede, Kazdağları'nda örneğin susam geçmişte olduğu kadar değilse de halen üretilmekte. Bayramiç'te yaşayan dostum Mustafa Alper Ülgen, nam-ı diğer "Balıkçı" ile bir projemiz var. Bayramiç'te onun köyündeki bir tarlada yetişen susamın hepsine talip olduk. Gomasio yapacağız. Daha fazla insan tatsın bu lezzeti diye. Bir de yerli susam tohumlarını korumak için.

Cennetten gelen bu tat, hepimize esenlik getirir umarım.

Sonsuz ve kutsal susam tohumlarının ruhu adına sizleri selamlıyorum...

2 Ekim 2012 Salı

Kutsal Tohum Ruhları...


 
Küçük bir çocukken -malum Ankara'lıyız- sokak çocukluğu yaparken, her sonbahar iplere dizilmiş alıçları alır, boynumuza asar ve kopara kopara yerdik. Her bir alıçın içinden ortalama üç çekirdek çıkardı. Alıçların hafif ekşi, mayhoş tadı damağımızda iç gıcıklarken bir yandan da çekirdekleri yutmamaya çabalardık.

Yıllar sonra üniversitedeyken botanik dersinde o zamanlar baskısı tükenmiş olan bir kitaptan bahsedilirdi. Alıç Ağacıyla Sohbetler. Rahmetli Hikmet Birand'ın Anadolu'nun bitki coğrafyasını edebi bir dille anlattığı popüler bir bilim kitabıydı. Meraktan ölüyordum o kitabı okumak için. Bereket, sonraları TUBİTAK o kitabı yeniden bastı da birçok kişi okuyabildi.

Hikmet Hoca, kitabında bir alıç ağacı ile sohbet eder, bozkırın ortasında binbir meşakkatle yaşam savaşı veren bir alıç ağacından (Dikmen Alıcı'nın) doğayı, doğanın sonsuz bereketini, Anadolu'nun coğrafyasını dinler ve okurlara aktarır. Gerçekten de bilge Dikmen Alıcı hepimize çok önemli öğütler, yaşam dersleri vermiştir Hikmet Birand aracılığıyla.

İşte bugün Ankara'dayım. Bir iş için Sıhhıye'ye gitmiştim. Kızılay'a doğru yürürken bir amca bir sopaya taktığı alıçları satıyordu. İşte çocukluğumun mayhoş alıçları yine ipe dizilmiş, beni bekliyordu. Sopanın diğer ucunda da yaban erikleri vardı. İkişer ip aldım. Ne kadar mı ödedim, toplam 8 TL. Bu alıçların geldiği ağacı düşündüm. Yaşamı boyunca kaç alıç, kaç alıç çekiirdeği üretmiştir ki?

Binlerce? On binlerce? ...

Alıçları boynuma astım, yolda bir yandan yiyerek yürüdüm. Ankara'yı özlemişim. Ağzımdan çıkardığım çekirdekleri cebime koydum. Her biri kutsal Alıç Ruhunu taşıyordu zira... Bir avuç tohumum oldu. Ne bereket!



Ara sokaklara saptım, yürümeye devam. Bir baktım ki yerler olgunlaşmış at kestaneleri ile dolu. Ağırlaştıkça kendilerini yere bırakmışlar, bazıları patlamış, bazılarının üzerinden arabalar geçmiş, yamyassı etmişler. Kutsal At Kestanesi Ruhu'nu düşünmeden...

Yassı olanlar için dua edip, sağlamlarından iki tanesini çantama attım.

Herkese sakin sakin yürümesini ve yere düşen Kutsal Tohum Ruhlarını farketmelerini tavsiye ediyorum.

Yaşasın Tohumlar, Yaşasın Alıç, Yaşasın At Kestanesi...

14 Eylül 2012 Cuma

 
2-16 EKİM'DE BU SAYFADAYIM!
 
 
 
 
 
Tohumlara Özgürlük Küresel Girişimi, Gandhi'nin doğum günü olan 2 Ekim'den dünya Gıda Günü16 Ekim'e kadar, Tohumlara Özgürlük konusunda etkin ve etkili sivil toplum hareketi yaratmayı, böylelikle bireylere ve hükümetlere "uyanın" çağrısı yapmayı amaçlayan bir kampanya başlattı. Dünyaca tanınan doğa aktivisti Vandana Shiva'nın da destek verdiği kampanyada, 15 gün boyunca dünyanın çeşitli yerlerinde tohum kampanyaları ve etkinlikleri düzenlenecek.
Tohum Takas Ağı Projesi ile herkesi yerel tohumlarımıza sahip çıkmaya çağıran Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği de aynı tarihlerde çeşitli etkinlikler düzenleyerek kampanyayı destekleyecek.
 
SEN DE KATIL:
Vandana Shiva'nın kampanya ile ilgili yaptığı açıklamayı ve kampanyasının facebook sayfasını aşağıdaki linklerde bulabilirsiniz: https://www.facebook.com/photo.php?fbid=415625675162134&set=a.342416575816378.79655.339380602786642&type=1&theater
https://www.facebook.com/savetheseed#

Buğday Derneği etkinlikleri ve çalışanlarının kampanyalarının yer alacağı Facebook sayfası: https://www.facebook.com/events/401013493287457/